iha video arşiv sitesi
Anasayfa / Video Detay

Video Detay

“Kıbrıs’ta Son Söz” paneli düzenlendi

Video Özeti

(ANKARA) “Kıbrıs’ta Son Söz” paneli düzenlendi

Video Hikaye

(ANKARA) “Kıbrıs’ta Son Söz” paneli düzenlendi - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: - “Maraş, tarihi belgeler ışığında hakkaniyetli bir şekilde malların iadesi sağlanarak kullanıma açılacaktır” - “Ada’nın ortak sahibi Kıbrıs Türklerine azınlık statüsünü kimse reva göremez. Buna ne biz izin veririz, ne de Kıbrıs Türk halkı bunu kabul eder” - “Ada’nın kıta sahanlığındaki doğal kaynakların tek sahibi olduğunu zanneden Kıbrıs Rum tarafının girişimlerine göz yummayacağımızı burada bir kez daha vurgulamak istiyorum” - Adalet Bakanı Abdulhamit Gül: - “Türkiye gerek ülkesinde gerek bölgesinde uluslararası hukukun gereği olan adımları kararlılıkla atmaya ve gerek Türkiye gerekse de KKTC’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru hak ve menfaatlerini korumaya devam edecektir” - KKTC Başbakanı Ersin Tatar: - “Doğu Akdeniz’de yaşananlar ve Rumların tek taraflı olarak bu faaliyetleri, anlaşmaları ve dolayısıyla Kıbrıs Türk halkının haklarına tecavüz etmelerini kabul etmemiz mümkün değildir ve uluslararası hukuka aykırıdır” - KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy: - “Uluslararası şirketleri buradan uyarmak istiyorum; Kıbrıs Türk halkının hak ve menfaatlerine zarar verecek şekilde atılacak adımlar onlara ciddi bedeller ödetebilir” ANKARA (İHA) - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “Maraş’ta bulunan tarihimizin bir parçası ve atalarımızın mirası olan vakıfları ve vakıf mallarına ilişkin hukuki çerçeveyi görmezden gelemeyiz. Maraş, tarihi belgeler ışığında hakkaniyetli bir şekilde malların iadesi sağlanarak kullanıma açılacaktır” dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, KKTC Başbakanı Ersin Tatar, KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy, Türkiye Barolar Birliği tarafından düzenlenen “Kıbrıs’ta Son Söz” paneline katıldı. Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Kıbrıslı Türkleri adada fiili bir azınlık olarak göstermeye çalışan Rum zihniyetinin geçmişten bu yana değişmediğinin aşikar olduğunu belirterek, “Tüm uyarılarımıza rağmen, Kıbrıs Rum yönetimi yıllardır Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki eşit haklarını yok sayarak hidrokarbon kaynaklarını tek başına işletmeye çalışması bunun en somut tezahürüdür. Karşımızda 60’lı yıllarda tüm dünyanın gözleri önünde, devlet organlarını gasp etmekte beis görmemiş, ardından da Birleşmiş Milletler Barış Gücü’ne rağmen 11 yıl boyunca Kıbrıs Türklerine her türlü insanlığa aykırı mezalimi layık gören zihniyetin aynısı var. Bildiğiniz gibi 2011 ve 2012’deki çözüm önerilerinin ardından, geçtiğimiz Temmuz ayında gelir paylaşımında iki tarafın iş birliği yapmasına dair Kıbrıs Türk makamlarının yaptığı öneriyi de reddettiler. Bunu izleyen günlerde de sözde uluslararası hukuk temelinde kendi çıkarlarını dayatmaya çalışan bir kağıt parçasını öneri diye Kıbrıs Türk tarafına sundular. Bunun altında yatan sebep çok açıktır. Kıbrıs Türkü’nü eşit olarak görmeyip azınlık olarak sözde devletlerine entegre etmek. Ada’nın ortak sahibi Kıbrıs Türklerine azınlık statüsünü kimse reva göremez. Buna ne biz izin veririz, ne de Kıbrıs Türk halkı bunu kabul eder. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde gerçekleşecek müzakerelerde, Ada’daki mevcut gerçekleri ve Rum tarafının bencil tutumunu göz önünde bulundurarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin menfaatlerini koruyan yeni alternatif çözüm yolları aramakta fayda bulunmaktadır. Kıbrıs’ta yeni bir müzakerenin sonuç vermesi için siyasi eşitliğin tüm unsurlarıyla beraber ‘müzakere daha başlamadan’ kabul edilmesi ve sağlam temeller üzerine inşa edilmesi gerekir. Kıbrıs Rum tarafı dürüstçe ne istediğini ve çözümden ne anladığını baştan açıkça söylemelidir. Siyasi eşitliği tüm unsurlarıyla kabul etmesi durumunda, ilerleme sağlanıp hangi temelde nasıl müzakere edileceği kararlaştırılır. Eğer kabul edilmezse, bu durumda Ada’daki gerçeklerle uyumlu bir anlayışla, ‘siyasi eşitlik yerine egemen eşitlik temelinde’ bir çözüm bulunması konusunda çalışıp; iki ayrı devlet olarak ortaklık kurulmasına gayret edilebiliriz. Başbakan Ersin Tatar bu yaklaşımı kadife ayrılık olarak nitelendiriyor. Yeni bir ortaklığın temelini oluşturacak siyasi eşitliğin unsurları; dönüşümlü başkanlık, Kıbrıslı Türklerin kararlara ve yönetime etkin katılımı ve kararlarda en az bir olumlu KKTC oyu şartının olmasıdır. Müzakere süreçlerinde Türkiye ve KKTC’nin ortak güvenliğine ilişkin önemli bir zemin olan garanti ve ittifak anlaşmalarının muhafaza edilmesi de kırmızı çizgimizdir. Bunun yanı sıra garanti ve ittifak anlaşmalarında tek taraflı müdahalenin kaldırılarak, müdahalenin çağrı mekanizmasına bağlanmasına da izin veremeyiz” ifadelerini kullandı. “Kıbrıs Rum tarafının girişimlerine göz yummayacağız” “Uzlaşmaya yönelik siyasi irademizi her zaman net ve kuvvetli şekilde koruyarak böyle çalışmalar vesilesiyle en uygun çözümü bulacak; Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını koruyacak yaklaşımlardan yana olmaya devam edeceğiz” diyerek sözlerini sürdüren Oktay, “Kıbrıs, sahip olduğu doğal kaynaklarla artık sorunların ve çözümsüzlüğün değil zenginliğin ve refahın adası olarak anılmalıdır. Rum tarafı çözümsüz geçen her yeni günü kendi lehine kullanarak Ada’nın güneyinde bulunan hidrokarbon yataklarını uluslararası hukuka aykırı bir şekilde büyük şirketlere kiralamaktadır. Güney tarafını illegal yöntemlerle enerji üssü konumuna getirmeye çalışan Rumlar, ne yazık ki AB başta olmak üzere uluslararası aktörlerin de desteğini almaktadır. Bu vesileyle, Ada’nın kıta sahanlığındaki doğal kaynakların tek sahibi olduğunu zanneden Kıbrıs Rum tarafının girişimlerine göz yummayacağımızı burada bir kez daha vurgulamak istiyorum" ifadelerini kullandı. “Maraş, tarihi belgeler ışığında hakkaniyetli bir şekilde malların iadesi sağlanarak kullanıma açılacaktır” Kıbrıs meselesinin, tarihi ve hukuki bir mesele olduğunu kaydeden Oktay, kullanıma açılması planlanan Kapalı Maraş bölgesine ilişkin tartışmalara ilişkin ise şunları dedi: “Kapalı Maraş’ta KKTC hükümeti tarafından yürütülen, bizim de desteklediğimiz envanter çalışmasının sonuçları ışığında, arazilerin büyük çoğunluğunun vakıf malı olduğu tespit edilmiştir. Bu vakıf arazileri, 1950’li yıllarda İngiliz sömürge yönetimi tarafından hukuka aykırı şekilde şahıslara devredilmiştir ve arşivlerde bu hukuksuzluğun belgeleri mevcuttur. Maraş’ta bulunan tarihimizin bir parçası ve atalarımızın mirası olan vakıfları ve vakıf mallarına ilişkin hukuki çerçeveyi görmezden gelemeyiz; Maraş, tarihi belgeler ışığında hakkaniyetli bir şekilde malların iadesi sağlanarak kullanıma açılacaktır. Herkes müsterih olsun; çözümsüzlüğü dayatanlara karşı, Kıbrıs Türk halkının çözümsüzlüğe sonsuza dek mahkum edilmesine izin vermeyiz. Çünkü şanlı tarihimizin ışığında biz, Kıbrıs’a, Toroslar’dan Geçitköy’e akan sularla, 448 yıldır Selimiye’den okunan ezanlarla bağlıyız. Biz Kıbrıs’a şehit ve mücahitlerimizle, zulme karşı tek yürek mücadelemizle ve kardeşlik bağlarımızla sarılmışız. Türkiye, garantör ülke olarak sorumluluklarını bugüne kadar olduğu şekilde bundan sonra da yerine getirecektir. Kıbrıs Türkü’nün yaşam kalitesini ve mevcut imkanları yükseltecek iradeye, dirayete ve kudrete sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak Ada’da mevcut statükonun iyileştirilmesi için artık uluslararası toplumun sorumluluğu tartışmasızdır. Kıbrıs Rum tarafının AB üyesi kabul edildiği bir ortamda eşit hak sahibi Kıbrıs Türkü’nün maruz kaldığı haksız uygulamaların siyasi, hukuki ya da insani bir açıklaması olmadığı gibi uygulanan ambargolar Avrupa Birliği’nin kurucu değerleriyle de bağdaşmamaktadır. Uygulanan haksız ambargolara karşı Kuzey Kıbrıs ekonomisinin güçlenmesi için Türkiye elini de gövdesini de taşın altına koyarak finansal katkılar sağlamış; KKTC’nin kalkınma hamlesi için teşviklerle destek vermiştir. Ancak uygulanan ambargolara rağmen Kuzey Kıbrıs ekonomisinin tam anlamıyla güçlenmesi mümkün görünmemektedir. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi gibi her fırsatta eşitlik, demokrasi ve insan haklarından dem vuran uluslararası yapıları artık daha fazla vakit kaybetmeden, Kıbrıs Türk halkına uygulanan haksız tecride net şekilde son vermeye davet ediyorum. Kıbrıs Türkü’nün hukuku, hürriyeti ve güvenliği bizim milli davamızdır ve hem uluslararası hem de ulus üstü platformlarda, dünyanın vicdanına, Kuzey Kıbrıs’ın haklı mücadelesini haykırmaya devam edeceğiz. Kuzey Kıbrıs’ın özgürlük mücadelesinde seve seve canlarını feda eden kahraman şehitlerimizin emanetine daima sahip çıkacağız.” “Kıbrıs Türk halkı tehlikeli oyunlara gelmemelidir” KKTC Başbakanı Ersin Tatar ise panelde yaptığı konuşmada, “Türkiye’nin Kıbrıs’ta utanmadan işgalci olduğu söylemleri vardır. Ben bunları her zaman kınadım. Çünkü, Türkiye her zaman hukukun içerisinde hareket etmiştir. Hukuksuzluğu yapan güney komşularımızdır. Esas işgal edilen Kıbrıs Cumhuriyetidir. Onların bizden bir üstünlüğü yoktur. Doğu Akdeniz’de yaşananlar ve Rumların tek taraflı olarak bu faaliyetleri, anlaşmaları ve dolayısıyla Kıbrıs Türk halkının haklarına tecavüz etmelerini kabul etmemiz mümkün değildir ve uluslararası hukuka aykırıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki kararlılığı, atmakta olduğu cesur adımlar ve söylemleri hem Türkiye’nin hem de KKTC’nin hak ve çıkarlarını korumak adına hukuk temelinde bütün bu çalışmaları yürekten destekliyoruz. Kesinlikle tehlikeli oyunlara Kıbrıs Türk halkı gelmemelidir” açıklamasını yaptı. “Dün olduğu gibi bugün de KKTC’nin yanında olacağız” Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de Türkiye olarak KKTC’nin istikrar ve refahını Türkiye’nin istikrar ve refahından, güvenliğinden farklı görmediklerini söyledi. Türkiye’nin, Kıbrıs meselesinde her zaman diyalog ve diplomasiye dayalı, müzakere temelli bir yaklaşım içerisinde olduğunu belirten Gül, “İki halkın siyasi eşitliği temeline dayalı, adil ve kalıcı çözüm getirilmesine yönelik her zaman çözüm önerisi getiren taraf olmuştur. Ada’da anılan temel ilkelere dayanan ve yaşayabilecek bir çözümden kaçan taraf her zaman Rum tarafı olmuştur. Yüz yüze ikili müzakereler olsun, aracılı müzakereler olsun her zaman masadan kalkan Rum tarafı olmuştur. Burada Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini sağlaması, haklı güvenlik endişelerinin karşılanmasının temini meselenin çözümü bakımından en önemli noktadır. Rum kesiminin tanımayan tavrı, KKTC’nin tarihi ve coğrafyasıyla, kültürüyle bir toplum ve bir devlet olduğu gerçeğini asla değiştirmeyecektir. Rum kesiminin tek taraflı yürüttüğü hidrokarbon faaliyetlerini bölgenin istikrarı açısından tehdit oluşturduğunu ve bunlara izin vermeyeceğimizi başta Cumhurbaşkanımız Erdoğan olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti en yetkili ağızdan her zaman dile getirmiştir. Uluslararası hukuka bakıldığında KKTC’nin bu rezervler üzerinde hakkı vardır. Türk tarafı olarak Fatih, Yavuz, Barbaros ve Oruç Reis gemilerimizin arama faaliyetleriyle gerek ülkemizin gerekse de KKTC’nin hak ve çıkarlarını koruma irademizi güçlü bir şekilde ortaya koymuş bulunmaktayız. Bu kararlılığı da elbette sürdüreceğiz. Kıbrıs meselesini bir milli dava olarak bakıyoruz. Her zaman da milli dava olarak kalacaktır. Türkiye gerek ülkesinde gerek bölgesinde uluslararası hukukun gereği olan adımları kararlılıkla atmaya ve gerek Türkiye gerekse de KKTC’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru hak ve menfaatlerini korumaya devam edecektir. Anavatan ve garantör olarak dün olduğu gibi bugün de KKTC’nin yanında olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. “Uluslararası şirketleri uyarıyorum” KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy ise, atılan her adımın Kıbrıs halkının huzuru ve refahı için olduğuna dikkat çekerek, “Bu mücadelede yalnız olmadığımızı biliyoruz. Bizler öyle şanslı bir ülkeyiz ki bizim için her bedeli ödemeye hazır anavatanımız var. Bundan daha önemli bir kazanç olamaz. Kıbrıs’ta haklarımızdan asla ödün vermeyeceğiz. Rumlar uluslararası şirketlerle özellikle ABD, Fransız, İtalyan şirketleri ile doğalgaz anlaşmaları imzaladı. Sondaj faaliyetleri başlattı. Bunlar olurken Türkiye’nin elinde ne sondaj gemisi vardı ne de araştırma gemimiz vardı. Türkiye, Rumların oldubittilerine izin vermeyerek Doğu Akdeniz’de yerini almak için hızlıca hareket etti. Doğu Akdeniz’de artık 2 adet sondaj 2 adet sismik araştırma gemimiz var. Rumlar Eni ve Total isimli şirketlerle dün yeni doğalgaz anlaşmaları imzaladı. Bu adım Rumların Kıbrıs’tan uzlaşma ile değil gerilim ile hareket etmek istediklerinin göstergesidir. Uluslararası şirketleri buradan uyarmak istiyorum; Kıbrıs Türk halkının hak ve menfaatlerine zarar verecek şekilde atılacak adımlar onlara ciddi bedeller ödetebilir. Uluslararası şirketler Rumların oyununa gelmemelidir. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın bu yönde dün yaptığı açıklamayı yürekten destekliyoruz” açıklamasında bulundu.

Video Bilgileri

ANKARA, TÜRKİYE

20 Eylül 2019 13:33:38

Politika


Abone Servisi

Abone Servisi
+90 (212) 454 3303


facebook twitter

Yorum Ekle